Thursday, May 28, 2009
Başbakan Özür Dilemeli
28 Mayıs 2009 Perşembe
Cumhuriyetle kavgalı oldukları Anayasa Mahkemesinden tescilli iktidar tarafından yönetilen Türkiye, dönüşüme tabii tutuluyor. Bunu sadece Anayasa mahkemesi ya da bizler söylemiyoruz. A takımından Egemen Bağış:
“AKP hükümetinin son 7 yılda en önemli yatırımların demokrasiye yönelik olduğunu söyleyerek, `Bugün sessiz devrim olarak görülen başarıları hep birlikte başardık” Diyor.
Sessiz devrim denen olgunun içini başörtü seferberliği ve artan muhafazakârlığın doldurduğunu sanmasın kimse. Türk nüfustan oluşan ülkemizde öncelikle Türklerin his dünyası budanıyor. Sonra geriye kalan 35 etnik köken parlatılıyor. Sessiz ve sinsi bu mücadelenin adı siyaseten “AB Devlet Politikası”. Türkiye’yi zayıflatan, bölünmenin arifesine taşıyan gelişmelerin farkında olmayan liderler, oyuna girmeye çalışıyor.
Ülke bazen zenginlikleri özelleştirilmesi, bazen de sınır boylarında mayın temizleme adına yabancılara teslim edilmek isteniyor.
Ülkeler fakirleşirken bankalar artar.
Bizde de öyle oluyor, bir sürü yabancı banka elde avuçta kalan son parayı almak için yoldan geçene kredi kartı dağıtır oldu.
Türkiye, gitgide daha çok kontrol altına giriyor. Halk fakirleşirken devlet siyaseten çöküyor.
Bizde bunlar olur “su uyur düşman uyumazken”, birilerinin “komşu” diyerek sinir uçlarımızda yaratmaya çalıştığı sevgi hisleri ile bakın Yunanistan ne yapıyor?
Yunanlılar akıllı millet. Yunanistan’ı tek kurşun atmadan kuran komşunun hedefinde, Kıbrıs, Ege Bölgesi ve D. Karadeniz üzerinde hak kazanma çalışması var.
Her sene eylül ayında meclislerince kabul edilmiş günde “Küçük Asya Soykırımı” anma günü düzenliyor.
Geçtiğimiz 19 Mayıs’ta da Yunanistan Pontuslular Federasyonu(POU), Pontus soykırımı adlı toplantı yaptı. Osmanlı’nın son döneminde D.Karadeniz’de Rum devleti kurmak isteyen yerli Rumların, bunu başaramamış olmasını bugün “soykırım” adı altında anıyorlar.
* * *
Sahte Soykırım Toplantısına Avustralyalı Parlamenter
Toplantıya her seferinde başka devletlerden konuklar davet ediliyor ve tanıtımı yapılıyor. Bu senenin konuğu Güney Avustralya Adalet ve Çok Kültürlü İsler Bakanı Michael Atkinson. 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Pontus Sözde soykırımının 90. yıl etkinliğine katıldı. Bakın neler söyledi?
1- Bugün burada erkek, kadın ve çocuk mağdurların anısına onları anmak-onurlandırmak için sizlerleyim ve onların hatıraları için sizin için dua ediyor, sizinle ağlıyorum.
2- 30 Nisan 2009 da gecen yüzyılımızın ilk çeyreğinde vuku bulmuş Anadolu’da katliama uğramışların ruhlarının anısına saygıyla önce Osmanlı devleti tarafından daha sonra Mustafa Kemal tarafından 1915–1923 yılları arasında Ermeni, Helen, Süryani ve diğer Hıristiyan azınlıkların Anadolu’daki yok edilişlerini insanlığa karsı islenmiş en büyük kiyim olarak tanınması için Parlamentoda önerge sundum.
3- Hıristiyan oldukları için öldürülen 353 bin Eski Yunan Pontus’ların ve tarihin karanlık sayfalarının mirasına sahip çıkmak, imha edilmiş ve sürgün edilenlerin hayatta kalanlarının yakınları adına saygımı ödemek üzere buradayım.
4- Osmanlı rejimine karsı olan tüm azınlıkların planlı bir şekilde imha edildikleri konusunda hemfikirler. Çoğu Eski Yunan Ermeni, Süryani politik, dini ve kültürel liderler 23 Nisan 1915 de İstanbul’da tutuklandılar ve öldürüldüler. Yârım milyondan fazla Pontos Helen Yunanistan’a kaçtı.
5- Avustralya’daki akademik araştırmacılar savaş arşivleri üzerinde çalışmalar yapıyorlar ve devamlı bir şekilde Türklerin esir aldığı Avustralyalılar tarafından şahit olunan bu katliamlar üzerindeki yeni bulgulara erişiyorlar.
6- Burada Ayeea Sofeea meydanında toplanan hepimiz gibi 90 yıl önce yaşanan trajedinin tanınmasını istiyoruz
Yunanistan’da yapılan hayali anma günleri ve katılan devletlerin resmi görevlilerin söylediklerinin bir kısmı böyle.
Türkiye Yunanistan’a ne yapıyorsunuz diye soruyor mu? İngiltere adına işgal için Çanakkale’de savaşan Anzakların torunlarının, bugün hangi amaçla geldiği de netleşmeye başladı bu arada.
Başbakan’ın talihsiz azınlık açıklamasının verdiği tahribat ile Yunanistan’daki toplantı çakıştırıldığında, yakın gelecekte karşımıza “(sözde)Pontus ve Küçük Asya soykırımı” iftirasının çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Yunanlılar “İstiklal savaşımızı” telin edip, Anadolu’yu işgal ederken Türklerin karşı duruşunu “soykırım” olarak anlatıyor. Bizim Başbakanımız ise “azınlıkları kovdu faşistler” diyor. Vatanı kurtarmak için savaşmasaydık mı?
Tayyib Erdoğan, Türk Milletinden özür dilemelidir.
Not: Dış İşleri Bakanlığı 8 Mayıs 2009 tarihinde Avustralya’yı kınamış. Benim demek istediğimse Yunanistan ile olup bitenin birebir görüşülmesi üzerinedir.
nevalkavcar@yahoo.com
http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazisi-basbakan-ozur-dilemeli-1284-48.html
28 Mayıs 2009 Perşembe
Cumhuriyetle kavgalı oldukları Anayasa Mahkemesinden tescilli iktidar tarafından yönetilen Türkiye, dönüşüme tabii tutuluyor. Bunu sadece Anayasa mahkemesi ya da bizler söylemiyoruz. A takımından Egemen Bağış:
“AKP hükümetinin son 7 yılda en önemli yatırımların demokrasiye yönelik olduğunu söyleyerek, `Bugün sessiz devrim olarak görülen başarıları hep birlikte başardık” Diyor.
Sessiz devrim denen olgunun içini başörtü seferberliği ve artan muhafazakârlığın doldurduğunu sanmasın kimse. Türk nüfustan oluşan ülkemizde öncelikle Türklerin his dünyası budanıyor. Sonra geriye kalan 35 etnik köken parlatılıyor. Sessiz ve sinsi bu mücadelenin adı siyaseten “AB Devlet Politikası”. Türkiye’yi zayıflatan, bölünmenin arifesine taşıyan gelişmelerin farkında olmayan liderler, oyuna girmeye çalışıyor.
Ülke bazen zenginlikleri özelleştirilmesi, bazen de sınır boylarında mayın temizleme adına yabancılara teslim edilmek isteniyor.
Ülkeler fakirleşirken bankalar artar.
Bizde de öyle oluyor, bir sürü yabancı banka elde avuçta kalan son parayı almak için yoldan geçene kredi kartı dağıtır oldu.
Türkiye, gitgide daha çok kontrol altına giriyor. Halk fakirleşirken devlet siyaseten çöküyor.
Bizde bunlar olur “su uyur düşman uyumazken”, birilerinin “komşu” diyerek sinir uçlarımızda yaratmaya çalıştığı sevgi hisleri ile bakın Yunanistan ne yapıyor?
Yunanlılar akıllı millet. Yunanistan’ı tek kurşun atmadan kuran komşunun hedefinde, Kıbrıs, Ege Bölgesi ve D. Karadeniz üzerinde hak kazanma çalışması var.
Her sene eylül ayında meclislerince kabul edilmiş günde “Küçük Asya Soykırımı” anma günü düzenliyor.
Geçtiğimiz 19 Mayıs’ta da Yunanistan Pontuslular Federasyonu(POU), Pontus soykırımı adlı toplantı yaptı. Osmanlı’nın son döneminde D.Karadeniz’de Rum devleti kurmak isteyen yerli Rumların, bunu başaramamış olmasını bugün “soykırım” adı altında anıyorlar.
* * *
Sahte Soykırım Toplantısına Avustralyalı Parlamenter
Toplantıya her seferinde başka devletlerden konuklar davet ediliyor ve tanıtımı yapılıyor. Bu senenin konuğu Güney Avustralya Adalet ve Çok Kültürlü İsler Bakanı Michael Atkinson. 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Pontus Sözde soykırımının 90. yıl etkinliğine katıldı. Bakın neler söyledi?
1- Bugün burada erkek, kadın ve çocuk mağdurların anısına onları anmak-onurlandırmak için sizlerleyim ve onların hatıraları için sizin için dua ediyor, sizinle ağlıyorum.
2- 30 Nisan 2009 da gecen yüzyılımızın ilk çeyreğinde vuku bulmuş Anadolu’da katliama uğramışların ruhlarının anısına saygıyla önce Osmanlı devleti tarafından daha sonra Mustafa Kemal tarafından 1915–1923 yılları arasında Ermeni, Helen, Süryani ve diğer Hıristiyan azınlıkların Anadolu’daki yok edilişlerini insanlığa karsı islenmiş en büyük kiyim olarak tanınması için Parlamentoda önerge sundum.
3- Hıristiyan oldukları için öldürülen 353 bin Eski Yunan Pontus’ların ve tarihin karanlık sayfalarının mirasına sahip çıkmak, imha edilmiş ve sürgün edilenlerin hayatta kalanlarının yakınları adına saygımı ödemek üzere buradayım.
4- Osmanlı rejimine karsı olan tüm azınlıkların planlı bir şekilde imha edildikleri konusunda hemfikirler. Çoğu Eski Yunan Ermeni, Süryani politik, dini ve kültürel liderler 23 Nisan 1915 de İstanbul’da tutuklandılar ve öldürüldüler. Yârım milyondan fazla Pontos Helen Yunanistan’a kaçtı.
5- Avustralya’daki akademik araştırmacılar savaş arşivleri üzerinde çalışmalar yapıyorlar ve devamlı bir şekilde Türklerin esir aldığı Avustralyalılar tarafından şahit olunan bu katliamlar üzerindeki yeni bulgulara erişiyorlar.
6- Burada Ayeea Sofeea meydanında toplanan hepimiz gibi 90 yıl önce yaşanan trajedinin tanınmasını istiyoruz
Yunanistan’da yapılan hayali anma günleri ve katılan devletlerin resmi görevlilerin söylediklerinin bir kısmı böyle.
Türkiye Yunanistan’a ne yapıyorsunuz diye soruyor mu? İngiltere adına işgal için Çanakkale’de savaşan Anzakların torunlarının, bugün hangi amaçla geldiği de netleşmeye başladı bu arada.
Başbakan’ın talihsiz azınlık açıklamasının verdiği tahribat ile Yunanistan’daki toplantı çakıştırıldığında, yakın gelecekte karşımıza “(sözde)Pontus ve Küçük Asya soykırımı” iftirasının çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Yunanlılar “İstiklal savaşımızı” telin edip, Anadolu’yu işgal ederken Türklerin karşı duruşunu “soykırım” olarak anlatıyor. Bizim Başbakanımız ise “azınlıkları kovdu faşistler” diyor. Vatanı kurtarmak için savaşmasaydık mı?
Tayyib Erdoğan, Türk Milletinden özür dilemelidir.
Not: Dış İşleri Bakanlığı 8 Mayıs 2009 tarihinde Avustralya’yı kınamış. Benim demek istediğimse Yunanistan ile olup bitenin birebir görüşülmesi üzerinedir.
nevalkavcar@yahoo.com
http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazisi-basbakan-ozur-dilemeli-1284-48.html
Guney Avustralya Adalet ve Cok Kulturlu Isler Bakaný Michael Atkinson'un 19 Mayýs 2009 tarihinde, POE tarafýndan duzenlenen sozde Pontus soykýrýmýnýn 90. yýldonumu etkinligi sýrasýnda Selanikte yaptýgý talihsiz konusmanýn metni asagidadir.
http://en.sae.gr/
The Bell of Pontos calismasi icin Filon Ktenithis tarafindan kaleme alinarak yeni nesillerin yok edilenlerden hayatta kalanlarin acisi ve travmasini anlamalari icin bu yazi ele alindi.Binlerce yil Anadolu topraklarinda yasamis insanlarin Osmanli Turkleri tarafindan yok edilisi planlanmis idi fakat butun bunlari Turk devleti hala kusumsemekyerek onemsememektedir. Bugun buraya gelmeden once siginmaci Ponstoslari kucaklayan Eski Yunanlilarin merkezi Selanikdeki Aya Sofya meydanindaydim. Selanikde Almanlar isgalciler tarafindan tasfiye edilen Warsaw, Krakow, Sarajevo veya hatta Selanikdeki yerli Yahudilerden cok Osmanli ve Mustafa Kemalin yolundan giden taraftarlarinca planli bir sekilde Anadoludan silinen, surgun edilen binlerce siginmaci Pontosu hurmetle andik.
Bugun burada erkek, kadin ve cocuk magdurlarin anisina onlari anmak-onurlandirmak icin sizlerleyim ve onlarin hatiralari icin sizin icin dua ediyor, sizinle agliyorum.
Guney Avustralya basbakani Mike Rannnin ve arkadasim Avustralya Pontos Dernekleri baskani Haralambos Tavlaridisin da selamlarini iyi dilekleriniz size iletmek isterim. 30 Nisan 2009 da gecen yuzyilimizin ilk ceyreginde vuku bulmus Anadoluda katliama ugrayanlarin ruhlarinin anisina saygiyla once Osmanli devleti tarafindan daha sonra Mustafa Kemal tarafindan 1915-1923 yillari arasinda Ermeni, Helen, Suryani ve diger Hiristiyan azinliklarin Anadoludaki yokedilislerini insanliga karsi islenmis en buyuk kiyim olarak taninmasi icin Parlementoya onerge sundum. Inaniyorum ki bizim parlementomuzun girisimi Helen Cumhuriyetinden sonra disaridaki ilk plartlementodur.
Avustralyadaki Turkiye cumhuriyetinin kritize etmesine ragmen( elcilige ragmen ) bunu yaptigimdan dolayi cok memnunum ve bazilarinin itirazlarina ve geri adim atmami istemelerine ragmen bunu yapmayacagim ve sesiz kalmayacagim.
Bu resmi kararim itifak ile gecti. Eger Parlementerlerden herhangibiri Turkiyenin resmi goruslerine yonelik olarak ikna edilmis olsalar dahi konusacak cesaretleri yoktu. Bugun Hellasdaki( Eski Yunanistan) Pontos (Birligi) Federasyonunun davetlisi olarak Guney Avustralyalilarin adina saygilarimi odemek adina ve yasadigim Guney Avustralyalilarin cogunun adina ve Hiristiyan olduklari icin oldurulen 353 bin Eski Yunan Pontoslarinin ve tarihin karanlik sayfalarinin mirasina sahip cikmak icin burada bulunmakdayim..
Bugun dunyanin diger ucu olan Avustralyada yasayan Pontoslar ve Pontianlar yeni hayatlarini basarili bir sekilde surduruyorlar; kendilerine ait dernekleri, kulupleri, kafeteryalari, dayanisma kuruluslari, kiliseleri, bakkallari, futbol kulupleri var.. atalari nasil dans ediyorlarsa onlar da oyle dans ediyorlar. Cogu akademisyen , Anadoludaki Hiristiyan azinliklardan Osmanli rejimine karsi olan tum azinliklarin planli bir sekilde imha edildikleri konudsunda hemfikirler.
Cogu Eski Yunan Ermeni, Suryani politik, dini ve kulturel liderler 23 Nisan 1915 de Istanbulda tutuklandilar ve oldurulduler. Yarim milyondan fazla Pontos Helen Yunanistana kacti.
Kucuk Asyadaki(Anadoludaki) 3000 bin yillik Helen medeniyeti ve tarihi, Helenzm zorlu sinav gecirdi. Bir cok insan kasaba ve koylerinde olduruldu, oturduklari yerlerden uzaklara, Suriye collerindeki kamplarina gitmek uzere olum yuruslerine maruz kaldilar buna cogu zaman Beyaz Katilami adi verildi.
Bu olum yurusu Thea Haloun Not Even My Name: Benim Adim Dile Degil itina yazilmis bu kitapda tam bir gerceklik icinde tum yonleriyle okunabilir. Oldurulmeyen Eski Yunan Ermeni, Suryani erkekleri Osmanli ordusuna bildirilerek silahlari alinip ozel calisma taburlarina konuldu.Cogu olene kadar calisti, ya da ise yaramayacak hale gelenler olduruldu. Kalan yasli kadinlar ve cocuklar zorlanarak Islam dinini secmeleri icin zorlandilar Turk olarak yetistirildiler, evde bakici olarak kullanildilar, zorla irzlarina gecildi ya da oldurulduler.
Bu yoketme yuzyillik Osmanlinin Anadolu yarimadasindaki Avustralya taburunun Geliboluya cikartma yaptigi gunun arifesinde gerceklesmistir.
Oh Avustralyali askerler 25 Nisanda Gelibolu yarimadasini gecebilselerdi dunyanin bu kismi simdi nasil olurdu?
Birinci Dunya Savasinda bizim askelerimiz Chunk bayirini Mustafa Kemalin askerlerine karsi savundular, hedeflerini gorebiliyorlardi, 1918 yerine 1915 de ve Osmanli Turkiyesi savasi disi birakilabilirdi.
Ancak Anzaklar savas bolgesindeki Yunan koylulerinin ve, Yunan devletinin Lemnos uzerinden yardimina ragmen Dardanale ulasamadilar ve 1915 in sonunda geri cekildiler. Avusytalyali olmayanlarin anlamasi mantiken zor olabilir ama Avustralya ulusal bilinci Gelibolu yarimadasinda dogdu.
Avustralyadaki akademisyenlere ve esir alinan Avustalyali askerlerin ifadelerine gore Turkler tarafindan Hiristiyan azinliklara uygulanan katliama tanik oldular.
Avustralyadaki akademik arastirmacilar savas arsivleri uzerinde calismalar yapiyorlar ve devamli bir sekilde Turklerin esir aldigi Avustralyalilar tarafindan sahit olunan bu katliamlar uzerindeki yeni bulgulara erisiyorlar.
Bugun, cok kulturlu Avustralyada 100,000 Postos Heleni uyum icinde yasiyorlar. Avustralyali oldular. 1958 de Guney Avustralya Pontos kardesligi kuruldu ve bu yurt disinda kurulan en eski Pontos organizayonudur. Adelaide sehrindeki Pontoslarin cogu uzun yillardir evime gelirler ve onlarla cok iyi zaman geciririm onlarin cogu birinci nesil Pontoslar ve anavatanlarina surgun gelenlerin daha sonraki nesilleridirler. En cok ilgimi ceken ve beni heyecanlandiran ise 4. nesil Pontoslar bile, kahramanlarini, dillerini, inanclarini kulturlerini tanitmaya devam ediyorlar. Onlar bizler gibi gunumuzun Turklerine dusmanlik beslemiyorlar, Burada Ayeea Sofeea meydaninda toplanan hepimiz gibi 90 yil once yasanan trajedinin taninmasini istiyoruz. Uzlasmanin taninmasina onculuk edecek olan bu girisimlerden , misafirperverlikten dolayi ve toplantiyi duzenleyenlere tum kalbimle tesekkur ederim.
Ustun bir mirasin arkasindan gelen yasadigimiz gerceklerle yuzlesmekden hoslanmayanlarin ve parlementodaki meslektaslarimin baska buyuk Pontos calismasini referans almalarini diliyorum. Leonithas Yusonithis said: Xirunthito imin o lurinx, un epiluthometha soo o patrios Ponteea yee. (N: Pontus lehçesinde olugu için anlamý anlasýlamamaktadýr) Simdi hepbirlikde Selanikden AVustralyaya kadar yanmakda olan Pontos ruhunu sondurmeden dunyanin her bircok yerindeki evlerimizde ve kalbimizde biraz daha canlandiralim.
Simdi bizimle olmayanlar icin; Oh, Lordumdan onlar icin ebedi istirahat diler ve onlari ihsan eylemesini diler ebediyen nur icinde kalmalarini dilerim
http://en.sae.gr/
The Bell of Pontos calismasi icin Filon Ktenithis tarafindan kaleme alinarak yeni nesillerin yok edilenlerden hayatta kalanlarin acisi ve travmasini anlamalari icin bu yazi ele alindi.Binlerce yil Anadolu topraklarinda yasamis insanlarin Osmanli Turkleri tarafindan yok edilisi planlanmis idi fakat butun bunlari Turk devleti hala kusumsemekyerek onemsememektedir. Bugun buraya gelmeden once siginmaci Ponstoslari kucaklayan Eski Yunanlilarin merkezi Selanikdeki Aya Sofya meydanindaydim. Selanikde Almanlar isgalciler tarafindan tasfiye edilen Warsaw, Krakow, Sarajevo veya hatta Selanikdeki yerli Yahudilerden cok Osmanli ve Mustafa Kemalin yolundan giden taraftarlarinca planli bir sekilde Anadoludan silinen, surgun edilen binlerce siginmaci Pontosu hurmetle andik.
Bugun burada erkek, kadin ve cocuk magdurlarin anisina onlari anmak-onurlandirmak icin sizlerleyim ve onlarin hatiralari icin sizin icin dua ediyor, sizinle agliyorum.
Guney Avustralya basbakani Mike Rannnin ve arkadasim Avustralya Pontos Dernekleri baskani Haralambos Tavlaridisin da selamlarini iyi dilekleriniz size iletmek isterim. 30 Nisan 2009 da gecen yuzyilimizin ilk ceyreginde vuku bulmus Anadoluda katliama ugrayanlarin ruhlarinin anisina saygiyla once Osmanli devleti tarafindan daha sonra Mustafa Kemal tarafindan 1915-1923 yillari arasinda Ermeni, Helen, Suryani ve diger Hiristiyan azinliklarin Anadoludaki yokedilislerini insanliga karsi islenmis en buyuk kiyim olarak taninmasi icin Parlementoya onerge sundum. Inaniyorum ki bizim parlementomuzun girisimi Helen Cumhuriyetinden sonra disaridaki ilk plartlementodur.
Avustralyadaki Turkiye cumhuriyetinin kritize etmesine ragmen( elcilige ragmen ) bunu yaptigimdan dolayi cok memnunum ve bazilarinin itirazlarina ve geri adim atmami istemelerine ragmen bunu yapmayacagim ve sesiz kalmayacagim.
Bu resmi kararim itifak ile gecti. Eger Parlementerlerden herhangibiri Turkiyenin resmi goruslerine yonelik olarak ikna edilmis olsalar dahi konusacak cesaretleri yoktu. Bugun Hellasdaki( Eski Yunanistan) Pontos (Birligi) Federasyonunun davetlisi olarak Guney Avustralyalilarin adina saygilarimi odemek adina ve yasadigim Guney Avustralyalilarin cogunun adina ve Hiristiyan olduklari icin oldurulen 353 bin Eski Yunan Pontoslarinin ve tarihin karanlik sayfalarinin mirasina sahip cikmak icin burada bulunmakdayim..
Bugun dunyanin diger ucu olan Avustralyada yasayan Pontoslar ve Pontianlar yeni hayatlarini basarili bir sekilde surduruyorlar; kendilerine ait dernekleri, kulupleri, kafeteryalari, dayanisma kuruluslari, kiliseleri, bakkallari, futbol kulupleri var.. atalari nasil dans ediyorlarsa onlar da oyle dans ediyorlar. Cogu akademisyen , Anadoludaki Hiristiyan azinliklardan Osmanli rejimine karsi olan tum azinliklarin planli bir sekilde imha edildikleri konudsunda hemfikirler.
Cogu Eski Yunan Ermeni, Suryani politik, dini ve kulturel liderler 23 Nisan 1915 de Istanbulda tutuklandilar ve oldurulduler. Yarim milyondan fazla Pontos Helen Yunanistana kacti.
Kucuk Asyadaki(Anadoludaki) 3000 bin yillik Helen medeniyeti ve tarihi, Helenzm zorlu sinav gecirdi. Bir cok insan kasaba ve koylerinde olduruldu, oturduklari yerlerden uzaklara, Suriye collerindeki kamplarina gitmek uzere olum yuruslerine maruz kaldilar buna cogu zaman Beyaz Katilami adi verildi.
Bu olum yurusu Thea Haloun Not Even My Name: Benim Adim Dile Degil itina yazilmis bu kitapda tam bir gerceklik icinde tum yonleriyle okunabilir. Oldurulmeyen Eski Yunan Ermeni, Suryani erkekleri Osmanli ordusuna bildirilerek silahlari alinip ozel calisma taburlarina konuldu.Cogu olene kadar calisti, ya da ise yaramayacak hale gelenler olduruldu. Kalan yasli kadinlar ve cocuklar zorlanarak Islam dinini secmeleri icin zorlandilar Turk olarak yetistirildiler, evde bakici olarak kullanildilar, zorla irzlarina gecildi ya da oldurulduler.
Bu yoketme yuzyillik Osmanlinin Anadolu yarimadasindaki Avustralya taburunun Geliboluya cikartma yaptigi gunun arifesinde gerceklesmistir.
Oh Avustralyali askerler 25 Nisanda Gelibolu yarimadasini gecebilselerdi dunyanin bu kismi simdi nasil olurdu?
Birinci Dunya Savasinda bizim askelerimiz Chunk bayirini Mustafa Kemalin askerlerine karsi savundular, hedeflerini gorebiliyorlardi, 1918 yerine 1915 de ve Osmanli Turkiyesi savasi disi birakilabilirdi.
Ancak Anzaklar savas bolgesindeki Yunan koylulerinin ve, Yunan devletinin Lemnos uzerinden yardimina ragmen Dardanale ulasamadilar ve 1915 in sonunda geri cekildiler. Avusytalyali olmayanlarin anlamasi mantiken zor olabilir ama Avustralya ulusal bilinci Gelibolu yarimadasinda dogdu.
Avustralyadaki akademisyenlere ve esir alinan Avustalyali askerlerin ifadelerine gore Turkler tarafindan Hiristiyan azinliklara uygulanan katliama tanik oldular.
Avustralyadaki akademik arastirmacilar savas arsivleri uzerinde calismalar yapiyorlar ve devamli bir sekilde Turklerin esir aldigi Avustralyalilar tarafindan sahit olunan bu katliamlar uzerindeki yeni bulgulara erisiyorlar.
Bugun, cok kulturlu Avustralyada 100,000 Postos Heleni uyum icinde yasiyorlar. Avustralyali oldular. 1958 de Guney Avustralya Pontos kardesligi kuruldu ve bu yurt disinda kurulan en eski Pontos organizayonudur. Adelaide sehrindeki Pontoslarin cogu uzun yillardir evime gelirler ve onlarla cok iyi zaman geciririm onlarin cogu birinci nesil Pontoslar ve anavatanlarina surgun gelenlerin daha sonraki nesilleridirler. En cok ilgimi ceken ve beni heyecanlandiran ise 4. nesil Pontoslar bile, kahramanlarini, dillerini, inanclarini kulturlerini tanitmaya devam ediyorlar. Onlar bizler gibi gunumuzun Turklerine dusmanlik beslemiyorlar, Burada Ayeea Sofeea meydaninda toplanan hepimiz gibi 90 yil once yasanan trajedinin taninmasini istiyoruz. Uzlasmanin taninmasina onculuk edecek olan bu girisimlerden , misafirperverlikten dolayi ve toplantiyi duzenleyenlere tum kalbimle tesekkur ederim.
Ustun bir mirasin arkasindan gelen yasadigimiz gerceklerle yuzlesmekden hoslanmayanlarin ve parlementodaki meslektaslarimin baska buyuk Pontos calismasini referans almalarini diliyorum. Leonithas Yusonithis said: Xirunthito imin o lurinx, un epiluthometha soo o patrios Ponteea yee. (N: Pontus lehçesinde olugu için anlamý anlasýlamamaktadýr) Simdi hepbirlikde Selanikden AVustralyaya kadar yanmakda olan Pontos ruhunu sondurmeden dunyanin her bircok yerindeki evlerimizde ve kalbimizde biraz daha canlandiralim.
Simdi bizimle olmayanlar icin; Oh, Lordumdan onlar icin ebedi istirahat diler ve onlari ihsan eylemesini diler ebediyen nur icinde kalmalarini dilerim
Friday, May 22, 2009
ANOTHER misfortunate speech by Hon Michael Atkinson !
Guney Avustralya Adalet ve Cok Kulturlu Isler Bakanı Michael Atkinson'un 19 Mayıs 2009 tarihinde, POE tarafından duzenlenen sozde Pontus soykırımının 90. yıldonumu etkinligi sırasında Selanik’te yaptıgı talihsiz konusmanın metni asagidadir.
ANOTHER misfortunate speech by Hon Michael Atkinson !
HERE, THE FOLLOWING ACCUSATION OF TURKISH HISTORY BY THE SOUTH AUSTRALIAN MP (by Hon Michael Atkinson)
"Speech of the Hon Michael Atkinson MP, on Genocide (English)
.......
These words were penned by Dr. Filon Ktenithis in his work The Bell of Pontos, «? ??µ???? ??? ??????», so that future generations could start understanding, the pain and trauma of the survivors of the annihilation. An annihilation that was planned and executed in macabre detail by the Ottoman Turks, an annihilation of peoples who had farmed the soil of Anatolia for thousands of years, but whom the Government of Turkey still try to marginalise by the pejorative, sea people or Black Sea people.
I stand before you here today, in Ayia Sofia Square in Thessaloniki, the centre of Hellenes abroad, the city that embraced the refugee Pontians, in homage to, and remembrance of, those hundreds of thousands, fellow human beings, whom the Ottomans and then the followers of Mustafa Kemal annihilated and more thoroughly purged from Anatolia than the German invaders purged the local Jewish people of Warsaw, Krakow, Sarajevo or, indeed, Thessaloniki.
I join you here today to honour the memory of those victims, first the men, then the women and children; to pray with you, to shed a tear with you, to remember.I wish to convey to you the good wishes of the Premier of South Australia, the Honourable Mike Rann, the "hereteesmoos (greetings)" of the people of South Australia, the "i’eeun ke evloeeun" of my friend Haralambos Tavlaridis, the President of the Federation of Pontian Associations of Australia, as well as the greetings of the Parliament of South Australia,
On 30th April, 2009, in the spirit of respect for the those slaughtered in Anatolia in the first quarter of the previous century, I moved a motion in Parliament to recognise that the annihilation, first by the Ottoman state, and then the followers of Mustafa Kemal, between 1915-1923 of Armenians, Hellenes, Assyrians and other Christian minorities in Asia Minor was one of the greatest crimes against humanity.
I believe our Parliament is the first outside the Hellenic Republic to do so. I am pleased to have done this, despite being criticised by the envoys of the Republic of Turkey in Australia, I will not stand by silently, as some want me to do, I will not take a step back while others speak for me. My resolution was passed unanimously. If there were individual Members of Parliament persuaded by the denials of envoys of the Republic of Turkey, they did not have the courage of their convictions to speak against or vote against the resolution.
In the words of Rigas Fergios, who wrote the war song Thourios, which served as a rallying cry for Greeks against Ottoman rule:
For how long shall we live like this….
Better one hour of free life
Than forty years of slavery and prison
I am here today at the invitation of the Pan Pontian Federation of Hellas, to address this gathering and pay my respects, on behalf of the people of South Australia, to the 353,000 Pontian Hellenes, annihilated principally because they were Christian.
I am here today also, to pay my respects to the survivors and the descendants of this annihilation and exile, many of whom live in my State of South Australia, and who carry with them the legacy of that very dark chapter in history.
Although today we mourn, Pontians have made a success of their new life on the other side of the world, in Australia. The names Pontus and Pontian live in Australia where the Pontian-Australians have their Brotherhood, their clubrooms, their Churches, their cafenions, their groceries, their football clubs and where men play the lira (Lee-rah) and all dance
as their ancestors did. There is much scholarship that demonstrates that these exterminations were centrally planned and administered by the Ottoman regime against the entire Christian minority of Anatolia.
Most Hellene, Armenian and Assyrian political, religious and cultural leaders, were arrested and murdered, beginning in Istanbul on 23 April 1915. More than one and a half million Pontian Hellenes fled to Greece. Three thousand years of Hellenic civilisation and history in Asia Minor, once a crucible of Hellenism, were extinguished in the catastrophe.
Many people were killed in their towns and villages, or on death marches across Anatolia towards camps in the Syrian desert, sometimes called the White Killing. Just such a march is described in Thea Halo’s „Not Even My Name“ and anyone who reads it would know that it rings with authenticity, with absolute trustworthiness. Those Hellene, Armenian and Assyrian males not killed were conscripted into the Ottoman army, disarmed and put in special labour battalions.
Most were either worked to death or killed when they had outlived their usefulness. The remaining populations of the elderly, women and children were rounded up, some forcibly converted to Islam, some adopted to be raised as Turks, some pressed into domestic service, some raped, some killed.
This annihilation, at the end of hundreds of years of Ottoman rule on the Anatolian peninsula, started on the eve of the landing of Australian troops at Gallipoli. Oh how this part of this world could have been different had the Australian soldiers made it across the Gallipoli Peninsula after they landed from the Aegean Sea on 25 April, 1915.
Our soldiers attained the heights of Chanuk Bair against the forces commanded by Mustafa Kemal, they could see their target, the Dardenelles, which, had they taken it, would have allowed Britain to supply Russia and keep it in the war (and in eastern Anatolia in particular) and would have knocked Ottoman Turkey out of the Great War in 1915 instead of 1918.
But the Australian and New Zealand soldiers, despite the covert help of Greek villagers in the battle zone, and the assistance of the Greek Government on Lemnos, were not to reach the Dardanelles and were withdrawn by the end of 1915. By a logic that perhaps those who are not Australian will not understand, our military defeat on the Gallipoli Peninsula marked the birth of Australian nationhood and the landing of our soldiers at Gallipoli.
Australian soldiers taken as prisoners of war by the Turks wrote about the atrocities they saw committed against the Christian minorities of Anatolia. Academic researchers in Australia today are going through our war archives, and are constantly finding out more and more about these atrocities because Australian prisoners of war of the Turks witnessed them.
Today, in multicultural Australia, we have about 100,000 Pontian Hellenes living in harmony. They have become Australians. Our Pontian Brotherhood of South Australia was established in 1958, making it one of the oldest, if not the oldest, Pontian organisations in the diaspora.
Over the years, I have had the pleasure of meeting and talking to many Pontians in my home, the city of Adelaide. This includes 1st generation Pontians, who came to Greece as refugees from their homeland, as well as subsequent generations. What I find fascinating and exciting is that Pontians of the fourth generation, have continued on what they call their hreos (?????) or tumu (??µ?) to their ancestors, in maintaining and promoting their very vibrant culture, language and ethos. They, like us all here today, have no animosity to present day Turks. They, like us all here at the Square of Ayeea Sofeea, and Pontians from across the globe, would like acknowledgement of those tragic events, some 90 years ago. Acknowledgement that will lead to reconciliation. I commend the organisers of this event and thank them wholeheartedly for inviting me. and for their hospitality
I wish to close this address, making reference to another great Pontian, a Parliamentary colleague who I did not have the pleasure of meeting, but whose ethos in politics and communal life, has left behind a profound legacy.
Leonithas Yusonithis said:
„Xirunthito imin o lurinx,
un epiluthometha soo
o patrios Ponteea yee.“ (N: Pontus lehçesinde olugu için anlamı anlasılamamaktadır)
Let us now, all together, look forward knowing that the Pontian spirit could not be extinguished – it burns – and burns brightly in the hearts and homes of many across the world, from Thessaloniki to Australia.
And to those who are no longer with us, we say: Rest eternal, grant unto them, Oh Lord,
and may light perpetual shine upon them. "
ANOTHER misfortunate speech by Hon Michael Atkinson !
HERE, THE FOLLOWING ACCUSATION OF TURKISH HISTORY BY THE SOUTH AUSTRALIAN MP (by Hon Michael Atkinson)
"Speech of the Hon Michael Atkinson MP, on Genocide (English)
.......
These words were penned by Dr. Filon Ktenithis in his work The Bell of Pontos, «? ??µ???? ??? ??????», so that future generations could start understanding, the pain and trauma of the survivors of the annihilation. An annihilation that was planned and executed in macabre detail by the Ottoman Turks, an annihilation of peoples who had farmed the soil of Anatolia for thousands of years, but whom the Government of Turkey still try to marginalise by the pejorative, sea people or Black Sea people.
I stand before you here today, in Ayia Sofia Square in Thessaloniki, the centre of Hellenes abroad, the city that embraced the refugee Pontians, in homage to, and remembrance of, those hundreds of thousands, fellow human beings, whom the Ottomans and then the followers of Mustafa Kemal annihilated and more thoroughly purged from Anatolia than the German invaders purged the local Jewish people of Warsaw, Krakow, Sarajevo or, indeed, Thessaloniki.
I join you here today to honour the memory of those victims, first the men, then the women and children; to pray with you, to shed a tear with you, to remember.I wish to convey to you the good wishes of the Premier of South Australia, the Honourable Mike Rann, the "hereteesmoos (greetings)" of the people of South Australia, the "i’eeun ke evloeeun" of my friend Haralambos Tavlaridis, the President of the Federation of Pontian Associations of Australia, as well as the greetings of the Parliament of South Australia,
On 30th April, 2009, in the spirit of respect for the those slaughtered in Anatolia in the first quarter of the previous century, I moved a motion in Parliament to recognise that the annihilation, first by the Ottoman state, and then the followers of Mustafa Kemal, between 1915-1923 of Armenians, Hellenes, Assyrians and other Christian minorities in Asia Minor was one of the greatest crimes against humanity.
I believe our Parliament is the first outside the Hellenic Republic to do so. I am pleased to have done this, despite being criticised by the envoys of the Republic of Turkey in Australia, I will not stand by silently, as some want me to do, I will not take a step back while others speak for me. My resolution was passed unanimously. If there were individual Members of Parliament persuaded by the denials of envoys of the Republic of Turkey, they did not have the courage of their convictions to speak against or vote against the resolution.
In the words of Rigas Fergios, who wrote the war song Thourios, which served as a rallying cry for Greeks against Ottoman rule:
For how long shall we live like this….
Better one hour of free life
Than forty years of slavery and prison
I am here today at the invitation of the Pan Pontian Federation of Hellas, to address this gathering and pay my respects, on behalf of the people of South Australia, to the 353,000 Pontian Hellenes, annihilated principally because they were Christian.
I am here today also, to pay my respects to the survivors and the descendants of this annihilation and exile, many of whom live in my State of South Australia, and who carry with them the legacy of that very dark chapter in history.
Although today we mourn, Pontians have made a success of their new life on the other side of the world, in Australia. The names Pontus and Pontian live in Australia where the Pontian-Australians have their Brotherhood, their clubrooms, their Churches, their cafenions, their groceries, their football clubs and where men play the lira (Lee-rah) and all dance
as their ancestors did. There is much scholarship that demonstrates that these exterminations were centrally planned and administered by the Ottoman regime against the entire Christian minority of Anatolia.
Most Hellene, Armenian and Assyrian political, religious and cultural leaders, were arrested and murdered, beginning in Istanbul on 23 April 1915. More than one and a half million Pontian Hellenes fled to Greece. Three thousand years of Hellenic civilisation and history in Asia Minor, once a crucible of Hellenism, were extinguished in the catastrophe.
Many people were killed in their towns and villages, or on death marches across Anatolia towards camps in the Syrian desert, sometimes called the White Killing. Just such a march is described in Thea Halo’s „Not Even My Name“ and anyone who reads it would know that it rings with authenticity, with absolute trustworthiness. Those Hellene, Armenian and Assyrian males not killed were conscripted into the Ottoman army, disarmed and put in special labour battalions.
Most were either worked to death or killed when they had outlived their usefulness. The remaining populations of the elderly, women and children were rounded up, some forcibly converted to Islam, some adopted to be raised as Turks, some pressed into domestic service, some raped, some killed.
This annihilation, at the end of hundreds of years of Ottoman rule on the Anatolian peninsula, started on the eve of the landing of Australian troops at Gallipoli. Oh how this part of this world could have been different had the Australian soldiers made it across the Gallipoli Peninsula after they landed from the Aegean Sea on 25 April, 1915.
Our soldiers attained the heights of Chanuk Bair against the forces commanded by Mustafa Kemal, they could see their target, the Dardenelles, which, had they taken it, would have allowed Britain to supply Russia and keep it in the war (and in eastern Anatolia in particular) and would have knocked Ottoman Turkey out of the Great War in 1915 instead of 1918.
But the Australian and New Zealand soldiers, despite the covert help of Greek villagers in the battle zone, and the assistance of the Greek Government on Lemnos, were not to reach the Dardanelles and were withdrawn by the end of 1915. By a logic that perhaps those who are not Australian will not understand, our military defeat on the Gallipoli Peninsula marked the birth of Australian nationhood and the landing of our soldiers at Gallipoli.
Australian soldiers taken as prisoners of war by the Turks wrote about the atrocities they saw committed against the Christian minorities of Anatolia. Academic researchers in Australia today are going through our war archives, and are constantly finding out more and more about these atrocities because Australian prisoners of war of the Turks witnessed them.
Today, in multicultural Australia, we have about 100,000 Pontian Hellenes living in harmony. They have become Australians. Our Pontian Brotherhood of South Australia was established in 1958, making it one of the oldest, if not the oldest, Pontian organisations in the diaspora.
Over the years, I have had the pleasure of meeting and talking to many Pontians in my home, the city of Adelaide. This includes 1st generation Pontians, who came to Greece as refugees from their homeland, as well as subsequent generations. What I find fascinating and exciting is that Pontians of the fourth generation, have continued on what they call their hreos (?????) or tumu (??µ?) to their ancestors, in maintaining and promoting their very vibrant culture, language and ethos. They, like us all here today, have no animosity to present day Turks. They, like us all here at the Square of Ayeea Sofeea, and Pontians from across the globe, would like acknowledgement of those tragic events, some 90 years ago. Acknowledgement that will lead to reconciliation. I commend the organisers of this event and thank them wholeheartedly for inviting me. and for their hospitality
I wish to close this address, making reference to another great Pontian, a Parliamentary colleague who I did not have the pleasure of meeting, but whose ethos in politics and communal life, has left behind a profound legacy.
Leonithas Yusonithis said:
„Xirunthito imin o lurinx,
un epiluthometha soo
o patrios Ponteea yee.“ (N: Pontus lehçesinde olugu için anlamı anlasılamamaktadır)
Let us now, all together, look forward knowing that the Pontian spirit could not be extinguished – it burns – and burns brightly in the hearts and homes of many across the world, from Thessaloniki to Australia.
And to those who are no longer with us, we say: Rest eternal, grant unto them, Oh Lord,
and may light perpetual shine upon them. "
Friday, May 8, 2009
T.C. DISISLERI BAKANLIGI
A C I K L A M ASI
“Avustralya’nin alti eyaletinden biri olan Guney Avustralya’nin Parlamentosu, Alt ve Ust Kanatlarinda Nisan ayinda, 1915-1923 yillari arasinda Ermeni, Pontus, Suryani ve Kucuk Asya’daki diger azinliklarla ilgili olaylari soykirim olarak tanimlamayi da iceren kararlar kabul etmistir. Bu kararlari esefle karsiliyor ve siddetle kiniyoruz.
Turk halki asirlar boyunca Ermeni, Pontus, Suryani ve Kucuk Asya’daki diger azinliklarla ayni topraklar uzerinde birbirlerine karsi hosgöru ve baris icinde yasamis olup bu halklara karsi insanlik disi hicbir girisimde bulunmamistir.
Birinci Dunya Savasi kosullarinda cereyan eden ve Turklerle Ermenilerin buyuk acilar cekmesine yol acan olaylarin carpitilarak, tek tarafli bir yaklasimla soykirim olarak nitelendirilmesi ileri derecede sorumsuz bir davranistir. Avustralyali yerel politikacilarin, kin ve nefret duygulariyla, hatta irkci bir anlayisla tarihi gercekleri tahrif ederek insanlari kandirma yetenegine erismis propaganda uzmani Ermeni ve Rum lobilerinin baskisina boyun egdigi uzuntuyle musahade edilmistir.
Tarihi olaylar hakkinda en saglikli kararin tarihciler tarafindan verilebilecegi gerceginden hareketle Turkiye, Ermenistan’a, Turk, Ermeni ve ucuncu ulke tarihcilerinin katilimiyla bilimsel ve nesnel calismalar gerceklestirecek bir “Ortak Tarih Komisyonu“ olusturulmasini önermistir.
Guney Avustralya’nin eyalet parlamentosunun, ortak tarih komisyonu önerimizi desteklemek yerine, 1915 olaylari hakkinda tahrif edilmis bilgilere dayali bir karar almasi Turk halkini uzmustur. Sözkonusu Eyalet Parlamentosu’nun bu davranisi, Turk ve Avustralya halklari arasinda Canakkale Kara Savaslari sonrasinda gelisen derin dostluk duygulari ile de celismektedir.
Turkiye-Avustralya ikili iliskilerinin ruhuna aykiri olan bu tutum ulkemizde buyuk hayal kirikligi yaratmistir.”
A C I K L A M ASI
“Avustralya’nin alti eyaletinden biri olan Guney Avustralya’nin Parlamentosu, Alt ve Ust Kanatlarinda Nisan ayinda, 1915-1923 yillari arasinda Ermeni, Pontus, Suryani ve Kucuk Asya’daki diger azinliklarla ilgili olaylari soykirim olarak tanimlamayi da iceren kararlar kabul etmistir. Bu kararlari esefle karsiliyor ve siddetle kiniyoruz.
Turk halki asirlar boyunca Ermeni, Pontus, Suryani ve Kucuk Asya’daki diger azinliklarla ayni topraklar uzerinde birbirlerine karsi hosgöru ve baris icinde yasamis olup bu halklara karsi insanlik disi hicbir girisimde bulunmamistir.
Birinci Dunya Savasi kosullarinda cereyan eden ve Turklerle Ermenilerin buyuk acilar cekmesine yol acan olaylarin carpitilarak, tek tarafli bir yaklasimla soykirim olarak nitelendirilmesi ileri derecede sorumsuz bir davranistir. Avustralyali yerel politikacilarin, kin ve nefret duygulariyla, hatta irkci bir anlayisla tarihi gercekleri tahrif ederek insanlari kandirma yetenegine erismis propaganda uzmani Ermeni ve Rum lobilerinin baskisina boyun egdigi uzuntuyle musahade edilmistir.
Tarihi olaylar hakkinda en saglikli kararin tarihciler tarafindan verilebilecegi gerceginden hareketle Turkiye, Ermenistan’a, Turk, Ermeni ve ucuncu ulke tarihcilerinin katilimiyla bilimsel ve nesnel calismalar gerceklestirecek bir “Ortak Tarih Komisyonu“ olusturulmasini önermistir.
Guney Avustralya’nin eyalet parlamentosunun, ortak tarih komisyonu önerimizi desteklemek yerine, 1915 olaylari hakkinda tahrif edilmis bilgilere dayali bir karar almasi Turk halkini uzmustur. Sözkonusu Eyalet Parlamentosu’nun bu davranisi, Turk ve Avustralya halklari arasinda Canakkale Kara Savaslari sonrasinda gelisen derin dostluk duygulari ile de celismektedir.
Turkiye-Avustralya ikili iliskilerinin ruhuna aykiri olan bu tutum ulkemizde buyuk hayal kirikligi yaratmistir.”
Tuesday, May 5, 2009
PRESS RELEASE (For Immediate Release)
EMBASSY OF THE REPUBLIC OF TURKEY
Canberra, 6 May 2009
1. The motion passed on April 30th, 2009 by the South Australian Parliament with the support of ministers and the offensive remarks made against Turks and the Republic of Turkey during its discussion are deeply regrettable.
2. Turkey and Australia are close international allies and partners, even though they are geographically very far apart. Much of the friendship between them is based on a determination to overcome former hostility and conflicts which cost the lives of many sons of both our nations and to build a better world of cooperation and peace. Now some ministers and politicians appear to back a policy of creating division and resentment between our two peoples where none previously existed. The consequences of this could be far-reaching.
3. The South Australian Parliament’s resolution is clearly the work of an ethnic lobby determined to stir up and distort ancient antagonisms. As such it could very easily bring the friendship between Turkey and Australia to a halt. Ethnic lobbies should not be allowed to damage the excellent relations between our countries originating from the Gallipoli spirit and Mustafa Kemal Ataturk’s words of reconciliation to Anzac mothers.
4. Australian citizens of Turkish origin naturally fear that a deliberate climate of hostility is being created towards them and that there is a strong racist undercurrent to it. They resent attempts to suggest that they share any of the views or the version of history contained in the resolution. To impose an unfriendly and distorted view of another country’s history on Turkey, ignoring the ideas and views of its people as well as all scholarship, family history, and much evidence, surely comes very close to racism.
5. Politicians can not and should not try to write history, particularly the history of countries and nations on the other side of the world and events nearly a century ago. For local politicians to do this in a country espousing multiculturalism is especially unfortunate. The result of their doing so can only be increasing political and ethnic animosity and problems.
6. The resolution would not have gone through if South Australian legislators had permitted an impartial discussion of the history concerned. Many of the claims made by the campaigners are untrue – and can be shown to be exaggerated, distorted or false. But the work of mainstream academics working on Ottoman history was simply ignored, as were all moderate voices. One of the aims of the campaigners is clearly to suppress the freedom to express any views but their own.
7. Turkey has proposed many times to the Republic of Armenia and to the Armenians of the Diaspora that an impartial review of the history concerned should be jointly undertaken by Turkish and Armenian and international scholars together. To date these proposals, including the formation of Joint Historical Commission, which are still on offer, have always been rejected. Unlike those of Armenia and of the Diaspora, Turkish archives are fully open to researchers.
8. There is no prejudice against Armenians in Turkey and no desire for continuing animosities with them. The fact that around 70,000 citizens of the Republic of Armenia have migrated into Turkey as guest-workers in the last few years is clear proof of this.
9. Despite campaigns such as this one coming from countries far outside our region, work to build up relations is going ahead between Turkey and Armenia. Nevertheless Turkey can hardly be expected to ignore resolutions unanimously adopted by ministers and politicians in a manifest spirit of confrontation and disregard for the views of the entire people of a country they clearly know little or nothing about.
EMBASSY OF THE REPUBLIC OF TURKEY
Canberra, 6 May 2009
1. The motion passed on April 30th, 2009 by the South Australian Parliament with the support of ministers and the offensive remarks made against Turks and the Republic of Turkey during its discussion are deeply regrettable.
2. Turkey and Australia are close international allies and partners, even though they are geographically very far apart. Much of the friendship between them is based on a determination to overcome former hostility and conflicts which cost the lives of many sons of both our nations and to build a better world of cooperation and peace. Now some ministers and politicians appear to back a policy of creating division and resentment between our two peoples where none previously existed. The consequences of this could be far-reaching.
3. The South Australian Parliament’s resolution is clearly the work of an ethnic lobby determined to stir up and distort ancient antagonisms. As such it could very easily bring the friendship between Turkey and Australia to a halt. Ethnic lobbies should not be allowed to damage the excellent relations between our countries originating from the Gallipoli spirit and Mustafa Kemal Ataturk’s words of reconciliation to Anzac mothers.
4. Australian citizens of Turkish origin naturally fear that a deliberate climate of hostility is being created towards them and that there is a strong racist undercurrent to it. They resent attempts to suggest that they share any of the views or the version of history contained in the resolution. To impose an unfriendly and distorted view of another country’s history on Turkey, ignoring the ideas and views of its people as well as all scholarship, family history, and much evidence, surely comes very close to racism.
5. Politicians can not and should not try to write history, particularly the history of countries and nations on the other side of the world and events nearly a century ago. For local politicians to do this in a country espousing multiculturalism is especially unfortunate. The result of their doing so can only be increasing political and ethnic animosity and problems.
6. The resolution would not have gone through if South Australian legislators had permitted an impartial discussion of the history concerned. Many of the claims made by the campaigners are untrue – and can be shown to be exaggerated, distorted or false. But the work of mainstream academics working on Ottoman history was simply ignored, as were all moderate voices. One of the aims of the campaigners is clearly to suppress the freedom to express any views but their own.
7. Turkey has proposed many times to the Republic of Armenia and to the Armenians of the Diaspora that an impartial review of the history concerned should be jointly undertaken by Turkish and Armenian and international scholars together. To date these proposals, including the formation of Joint Historical Commission, which are still on offer, have always been rejected. Unlike those of Armenia and of the Diaspora, Turkish archives are fully open to researchers.
8. There is no prejudice against Armenians in Turkey and no desire for continuing animosities with them. The fact that around 70,000 citizens of the Republic of Armenia have migrated into Turkey as guest-workers in the last few years is clear proof of this.
9. Despite campaigns such as this one coming from countries far outside our region, work to build up relations is going ahead between Turkey and Armenia. Nevertheless Turkey can hardly be expected to ignore resolutions unanimously adopted by ministers and politicians in a manifest spirit of confrontation and disregard for the views of the entire people of a country they clearly know little or nothing about.
Friday, May 1, 2009
AN UNACCEPTABLE ACCUSATION;
ANOTHER BLACK DAY FOR the TURKISH-AUSTRALIANS
Guney Avustralya Parlamentosu Alt Meclisi 30 Nisan 2009 tarihli oturumunda, metni 3. maddede sunulan karar tasarisini kabul etmistir.
Sayin Cumhurbaskanimizin ifade ettikleri gibi, Batili “muttefiklerimizce” yalnizca “Hristiyanlarin” acilarinin paylasilmasi, buna karsin halen su anda etnik temizlige ugramis, “bu aciyi yasamakta olan” bir milyon Azeri kardesimiz ile Birinci Dunya Savasi’nda Balkanlarda, Giritte, Kafkaslarda katledilmis yuzbinlerce Musluman Turk’un acilarinin hatirlanmamasi manidardir.!!!!
The following articles has been eaccepted by the South Australian Goverment on the 30th of April 2009;
"That, whereas the genocide by the Ottoman state between 1915-1923 of Armenians, Hellenes, Syrian and other minorities in Asia Minor is one of the greatest crimes against humanity, the people of South Australia and this House -
(a) join the members of the Armenian-Australian, Pontian Greek-Australian and Syrian-Australian communities in honouring the memory of the innocent men, women and children who fell victim to the first modern genocide;
(b) condemns the genocide of the Armenians, Pontian Greeks, Syrian Orthodox and other Christian minorities, and all other acts of genocide as the ultimate act of racial, religious and cultural intolerance;
(c) recognises the importance of remembering and learning from such dark chapters in human history to ensure that such crimes against humanity are not allowed to be repeated;
(d) condemns and prevents all attempts to use the passage of time to deny or distort the historical truth of the genocide of the Armenians and other acts of genocide committed during this century;
(e) acknowledges the significant humanitarian contribution made by the people of South Australia to the victims and survivors of the Armenian Genocide and the Pontian Genocide; and
(f) calls on the Commonwealth Parliament officially to condemn the genocide."
ANOTHER BLACK DAY FOR the TURKISH-AUSTRALIANS
Guney Avustralya Parlamentosu Alt Meclisi 30 Nisan 2009 tarihli oturumunda, metni 3. maddede sunulan karar tasarisini kabul etmistir.
Sayin Cumhurbaskanimizin ifade ettikleri gibi, Batili “muttefiklerimizce” yalnizca “Hristiyanlarin” acilarinin paylasilmasi, buna karsin halen su anda etnik temizlige ugramis, “bu aciyi yasamakta olan” bir milyon Azeri kardesimiz ile Birinci Dunya Savasi’nda Balkanlarda, Giritte, Kafkaslarda katledilmis yuzbinlerce Musluman Turk’un acilarinin hatirlanmamasi manidardir.!!!!
The following articles has been eaccepted by the South Australian Goverment on the 30th of April 2009;
"That, whereas the genocide by the Ottoman state between 1915-1923 of Armenians, Hellenes, Syrian and other minorities in Asia Minor is one of the greatest crimes against humanity, the people of South Australia and this House -
(a) join the members of the Armenian-Australian, Pontian Greek-Australian and Syrian-Australian communities in honouring the memory of the innocent men, women and children who fell victim to the first modern genocide;
(b) condemns the genocide of the Armenians, Pontian Greeks, Syrian Orthodox and other Christian minorities, and all other acts of genocide as the ultimate act of racial, religious and cultural intolerance;
(c) recognises the importance of remembering and learning from such dark chapters in human history to ensure that such crimes against humanity are not allowed to be repeated;
(d) condemns and prevents all attempts to use the passage of time to deny or distort the historical truth of the genocide of the Armenians and other acts of genocide committed during this century;
(e) acknowledges the significant humanitarian contribution made by the people of South Australia to the victims and survivors of the Armenian Genocide and the Pontian Genocide; and
(f) calls on the Commonwealth Parliament officially to condemn the genocide."
Subscribe to:
Posts (Atom)